Yorgun bir fırtınazededen itiraflar
- Feyza Nur SAĞLAM
- 21 Haz 2023
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 30 Tem 2024

Fırtına dinince aynı kişi olmayacaktık, doğruydu. Peki, fırtına dinmiş miydi sahi? Ne zaman başlamıştı fırtına, nasıl sona ermişti? Bunlara belirli bir cevap verebilirdim belki ama cevabım, değişkenlik de gösterebilirdi. Belki de tüm bunlar önemsizdi ve sonuca bakacak olursak, en nihayetinde aynı kişi değildik, aynı kişi değildim...
Bir yanılgıya kapılmıştım, fırtına bir nebze olsun sakinleştiğinde, uzun bir süreci aştığımızda ve sonradan gelen uyum sürecini aştığımızda, eskiden olan benliğime döndüğümü sanmıştım. Yine, yeniden, ben oluyorum sanmıştım. Hele tekrar gün yüzüne çıkan özelliklerimi görünce, ufak bir rahatlama sarmıştı benliğimi. Doğrusu, bir süre böyle kandırmıştım kendimi. Ama en nihayetinde içimde sürekli fısıldayan o cümleyi duymak zorunda kalmıştım;
Bir şeyler yolunda değildi.
Ben, aynı kişi değildim...
Oyaladım durdum kendimi, farkındayım. Boş bir an bırakmamak için kendime, çırpındım durdum. İnsanlardan uzaklaştım yine ve ben, garip bir ben ile karşılaştım en nihayetinde. Yabancı bir ben ile karşılaşmak, fırtına döneminde yaşadığım bir olgu olduğundan bu sefer ilk anki kadar bir şaşkınlık yoktu üzerimde. Ama yine de, bu ben de farklıydı ondan. İçimde kaç tane ben vardı bilmiyordum, tıpkı kaç tane daha keşfedeceğimi bilmediğim gibi...
Bir ben daha bulmuştum kendimde ve bu ben ile başım dertte idi. Sonuç bu idi. Karşıma sorun olarak çıkan şey bendim, başkaları değildi ya buna ne desek anlamsızdı. Hep diyordum, yorulmuştum kendimden. Bu sene en yorgun senemdi sanırsam, hem bir aydınlık çağı hem de yorgunluk çağı olan bir sene... Oysa arkadaşımdan duyduğum rakam hesabı ile yapılan hesaplamalara göre, bu sene; hayatımızdaki on yıllık döngülerin bendeki ilk senesiydi. Yani başlangıçlar, yenilikler demekti. Belki bu da bir fırtınaydı, eski bir fırtınadan çıktıktan sonra gelen artçı bir fırtına gibi... Kim bilirdi? Bazen, ben dışında herkes bilebilir gibi gelirdi ama esasen sadece benim bilebileceğim açıktı. Yine umutsuzca bir çözüm arayışları içindeydim işte... Lakin en nihayetinde bu fırtına da dinecekti, biliyordum. Ve o zaman, yine farklı bir ben ile daha karşılaşacaktım, bu da açıktı.
Kendimi değiştirmek için mi fırtınalara yakalanıyordum yoksa bu tamamen doğal bir süreç miydi, bilinmezdi. Konu ben isem, her şey olabilirdi. Fırtınaya yakalanmayı ben arzu etmiş bile olabilirdim. Bilirdim, ihtimal vardı. En nihayetinde bir şeyler artık çözülsün diye, bu içimdeki fırtınayı göğüslemiş olabilirdim. Yahut kendimi övmem gerekirse; koşa koşa bu fırtınanın ortasına dalmış olabilirdim! Sonrasında fırtınada savrulmuş olmam da önemsizdi aslında, zira fırtınanın mantığı buydu, seni fırlatır dururdu. Ama en nihayetinde, sakinleşirdi ortalık. Belki çığlık atıp duruyordum ama sorun değildi.
Çünkü vücuda giren bir ağrının dahi belirli bir süresi olacağının bilincinde, geçen her saniyeye şükredip geçeceği ana odaklanmak, hayat mottom olabileceği için; karşılaştığım bu fırtınanın da en nihayetinde bir süresi olduğunun bilincinde, geçen saniyeler bir şükür sebebi idi.
Ama en nihayetinde tek bir derdim vardı, bir sonraki saniye için yeterince yorulmuştum çoktandır... Ve nasıl dinleneceğimi de bilmiyordum.
Son sözlerimiz ise, Kubilay KARÇA'nın şarkısından gelsin; Seni Kırmışlar...
"Seni kırmışlar yârim Ağlamazdın hep gülerdin İçmezdin bu kadar çok Ellerin titremezdi ben bilirim
Of, geceler zehir Keşkeler gelir akla Bir yardım eli uzatın ne olur
İnan derdimdeyim yemin ederim Unutmam asla
Kuruduğunda kalbim Sığınırdım yağmurlarına Sen böyle değildin Çok severdin Seni kırmışlar onlar"
Son Yazılar
Hepsini GörHayatımda olduğu için şükrettiğim birçok insan var. Bu yazıda kimi yazsam diye çok düşündüm. Hep de bir cevaba vardım aslında, en...
Commenti