top of page

Öfke miydi bizi tüketen yoksa biz miydik tükenmek için öfkeyi benliğimize yükleyen?

  • Yazarın fotoğrafı: Feyza Nur SAĞLAM
    Feyza Nur SAĞLAM
  • 13 Mar 2023
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 30 Tem 2024


Düşüncelerden kaçmak için şarkılara sığınıyorum. Sonra, şarkının odada yankılanan sesini artırmak istiyorum, düşüncelerim dağılmayınca. Fakat bu durumun getirecek olduğu etrafı rahatsız ediciliğin bilincinde ve bundan kaçınarak, kablolu kulaklığıma sığınıyorum bu defa da. En yüksek seviyeye getiriyorum şarkının sesini. Bağıra çağıra söyleyerek kafamdaki düşünceleri susturma arzusu yerleşiyor içime fakat bu sefer de, bir dağın başında ve yalnız olmadığımın bilincinde olarak, nerede olduğumu tekrar görmek istercesine kapalı gözlerimi açıyorum. Ve odamda bakışlarımı gezdiriyorum. Pencerenin dibindeki mekanımda, açık camdan gelen rüzgarın, perdeyi sallandırışını izliyorum. Dışardan bakıldığında, sakince pencereyi izleyen biri gibi görünüyor oluşuma karşılık; içimde ise, fırtınalar kopuyor. Düşüncelerim susmayınca, bu defa şarkıyı içimden bağıra çağıra söylemeyi deniyorum. Fakat sonra, o şarkıya yerleştirdiğim anılar ile çarpılır gibi oluyorum. Kısa bir an titreme alıyor bedenimi, anımsadığı anların etkisiyle. Sonra kafamı sağa sola sallıyorum birkaç saniye, anılardan kurtulmak istercesine. Fakat nafile! Boş bir çaba bu, anlıyorum. Ve ben, beni geçmişte sıkıştıran o sayısız anlardan birine gidiyorum...


"Öfke duygusu bedenimi ele geçiriyor, bunu bedenimden hissedebiliyorum. Kendimi tahlil etme konusundaki rütbe atlayışlarım, bu anın içinde olmasam gözümü yaşartabilirdi... Fakat az sonra olacakların bilincinde; Lanet olsun, diyorum sessizce. Çünkü zihnimin bana yaptığı ufak hatirlatma ile bir korku sarmıştı bedenimi çoktan. Nasıl sakinleşeceğim ben, diye soruyorum açık pencere camından yüzüme doğru vuran rüzgara, yalvarırcasına. Rüzgar ise perdeyi sallandırmaya devam ediyor, kendi fırtınasını hissettirmek istercesine. Belki beynime oksijen giderse kendine gelir diye bir umutla araladığım camdan gelen rüzgar da tüm umutlarımı kırıyor o anda. Gözümün önüne diğer anılarım geliyor sonra, geçmişte yaşadığım her sessiz öfke nöbetim birer birer ve her bir yandan bedenimi sarmış gibi hissediyorum. Derim dışında bir katman daha oluşmuş sanki, bedenimde... Ve içimde bir ses bombası var, gerçek manada bir ses bombası ama. Sessiz çığlıklarımın, tüm söylemek istediğim seslerin bombası bu... Patlamak için, binlerce parçaya dağılmak için, bedenimden dışarı çıkıp dış dünyada bir ses olmak için can atan bir ses bombası bu... Bedenimin içinde sıkış tıkış kaldığı yerde, ruhumu daraltıyor. Bir Dar'lık hali bedenimi yokluyor sonra. Daraldım ben, diye sessizce feryat ediyorum. Bedenim, sanki her yönden sıkıştırılıyormuş gibi hissediyorum. Bu tıpkı; migren atağı vurduğunda, kafamda hissettiğim basınç gibi, anlayabiliyorum. Fakat kötü olan şey şuydu ki; biraz sessizlik, bir dolorex ve biraz da karanlık ile migren atağını sakinleştirebiliyorken; öfke ataklarım için hiçbir ilacım yahut çözümüm yoktu. Sadece, geçecek olduğu o belirsiz zaman dilimini bekliyordum, kendimi tüketerek... Çaresizce, bekliyordum sadece. Ve bir yandan da umut eder gibi aslında. Sanki bir ümitle kendi tükenişimi görmeyi bekliyordum. Evet, her öfke nöbeti beni tüketiyordu. Her şeyi yakıp yıkma, herkese bağırıp çağırma, kalp kırma arzusu yüklenmişti çoktan zihnime. Hayatımın, bu öfke kriz anları hariç, hiçbir zaman hissetmediğim kadar enerjik hissediyordum kendimi. Tıpkı, tüm ömürlük enerjimi bir anda bedenime toplamışım gibi... Ve işte tam da bunun dönüşü çok ağır olacaktı bana, bunu da biliyordum. Her şey sakinleştiğinde, imkansız gibi gelen fakat mutlak son olan benim sakinleşmem ile, bedenim bulunduğu yere yığılır gibi oluyordu çünkü. Bedenime bir anda yüklenen o güçlü enerji, geldiği gibi gidiyordu sanki. Hatta geldiğinden daha fazla olarak, tüm enerjimi alıp gidiyordu sanki. Gözyaşlarım süzülmeye başlıyordu ve işte tam da o anda anlıyordum ben, öfke nöbetinin sonuna geldiğimi... Tüm bedenimi kuşatan o kızgınlık hissinin bedenime her yerleştiği anda ve özellikle de o anda, çaresizce o son anın gelmesini bekliyordum işte. Çelişkiler dolu bir kriz oluyordu bu yani, hem çok güçlü hem de çok çaresiz hissettiren bir kriz... Ve ben, çaresizce fakat bu ânın da geçeceğinin getirdiği umur gerçekliği ile, bekliyordum. Bir kez daha tükenmeyi bekliyordum..."


Anımsadığım anların getirdiği yoğun hislerle; anılar ve anılar diyorum, kulaklığımdan gelen şarkının tüm sözlerine tek cevabım buymuşçasına. İçimde kopan fırtına, hatırladığı benzer versiyonlar ile biraz daha artıyor belki ama o anda içimde olan bir güvence, her şeye rağmen bir nebze olsun rahatlatıyor bedenimi. Çünkü biliyorum ki o öfke krizlerini geçirmeyeli çok uzun bir zaman olmuştu, yaklaşık bir yıl kadar, belki daha fazla bile. Çünkü biliyordum ki, geçmişteki o sayılı anlarda hissettiğim çaresizliği hissetmeyecektim o anda. Bu, ipleri ele almak gibiydi ve güçlü hissettiriyordu da. Sanki, bedenimin kontrolü tekrar elime geçmiş gibiydi. Ve bu; yani tüm her şey ile, özellikle de kendim ile daha iyi baş edebildiğimi bilmek, ufak bir sevincin ve onun getirdiği tebessümün yüzümde yer edinmesine sebep oldu. Bu sevinç ise, ufak bir umuda dönüştü sonra. Umuda tutunmak için hep hazırda bekleyen benliğim için ise bu umuda tutunmak, hiç zor olmadı... Tüm bunlar olup biterken ise perde sallanmaya devam etti ve bir nebze olsun sakinleştiğimin bilincinde olan parmaklarım, kulaklığımdan gelen şarkının sesini kısmak için telefonuma doğru uzandı. Camdan içeri giren rüzgar yüzümü okşamaya devam etti ve pencere önündeki mekanımda, bu yaşadığım anın bir yazıyı doğuracağının çoktan bilincinde gibi mavi kapaklı defterim dizimin üzerindeki yerini buldu... Çünkü bizde tüm anların sonu en nihayetinde kağıtla kaleme çıkardı.

O kağıtla kalem ise yan yana gelmiş birkaç cümlenin altına son cümleyi yazardı.


Soru vasfındaki bir cümleyi;

Öfke miydi bizi tüketen yoksa biz miydik tükenmek için öfkeyi benliğimize yükleyen?


Günün şarkı önerisi ise;

"Her gülümseme, her acı

Every smile, every pain

Her hatıra tekrar geri geliyor

Every memory coming back again

Aşağı çekiyorum, tutunmaktan bıktım

Pullin' down, I'm sick of holding on

Artık konuşmak yok, söyleyecek bir şey yok

No more talking, nothing to say

Zaten denemenin faydası yok

No use tryin' anyway

Aşağı çekiyorum, bu endişelerin gitmesini istiyorum

Pullin' down, I want these worries gone

Neler oluyor?

What the hell is even going on?

Bir düşünce beni rahatsız ediyor

A thought is haunting mе

Bir düşünce beni rahatsız ediyor

A thought is haunting me"

(A thought is haunting me/Raphael Lake)


Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Hakkımda

WhatsApp Image 2024-07-26 at 10.17.38.jpeg

İnsan dediğin, esasen bir puzzle parçasını oluşturan kişiliğinin; her bir parçasını öncelikle özenle tanımalı. Ardından o parçaların kendisinin bir parçası olduğunu bilerek onları kucaklamayı öğrenmeli. Böylece, her bir parçanın esasen bir resmi oluşturmak için ne derece öneme sahip olduğunu görmeli ve yine her bir parçanın hayatındaki varlığını korumayı amaç edinmeli. Ve işte burası da benim bir puzzle parçam ve çok daha ötesi... Çünkü yazmak, bir hayatta kalma meselesi... Her hal ile yazmak ise ondan çok daha ötesi...

Kategoriler

Zaman Akışı

Abone olun;

Abone Olun!

Abone olduğunuz icin teşekkürler...

© 2022 by Herhalile

bottom of page