top of page

Bir yolculuğa ithafen.

  • Yazarın fotoğrafı: Feyza Nur SAĞLAM
    Feyza Nur SAĞLAM
  • 7 Ara 2023
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 29 Tem 2024



Kafalar hep karışıktı, doğrusu kafalar hep karışık olmuştu. Şimdilerde ise sanki her şey hem daha da karışmış hem de daha bir düzene varmış gibiydi... Tolstoy diyor ya hani; "Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir."... İşte sanki her şey o misaldi ve sözcükler de kifayetsizdi aslında... Ama kendimi anlamak için sözcüklere sığınma zarureti hasıl olalı ise çok olmuştu. Ve buradaydım işte. Aklımda Tolstoy, aklımda yolculuk ve aklımda onunla buradaydım...


Özünde her şey bir yolculuk ile başlamıştı aslında. Bir yolculuğa çıkmıştım ve her şey karışmıştı. Ardından şehre bir yabancı gelmiş ve her şey daha da karışırken aynı zamanda bir düzene de varmıştı. Bir yolculuk ve bir yabancı... Yabancı olduğundan bile emin olmadığım bir yabancı! Bu durumu Tolstoy'a sorsak, muhteşem iki hikaye mi derdi her şeye? Kim bilirdi?! Önemli olan bizim tanımlamalarımız değil miydi? Kelimelere yüklediğimiz anlamlar değil miydi asıl mesele? Kelimeler... Bir kelime ile anlatılabilecek ne çok şey var oysa...


Bir yabancı, bir kelimeden ne de çok şey anlar oysa...


Önce gölgesi vurmuştu hayatımın üzerine,

Ardından tam arkamda durmuş ve adımı seslenmişti.

Sonunda ise sağıma geçmiş ve yanımdaki yerini almıştı.

Ve böylece onu tanıma yolculuğum başlamıştı.


Bir insanı tanımak, bir yolculuğa çıkmak gibiydi. Tanımaya başlamak ise çok başka bir şeydi. Ona söylemek istediğim çok şey oluşuyordu, bu yolculuktayken. Cümlelerim birikiyor, birikiyor ve birikiyordu. Ardından beynim bedenimi ele alıyor, mantığım kararlarımı süzgeçten geçiriyor, kendimi tutuyor ve susuyordum. Oysa o ne çok şey söylemişti bana. Oysa onun her bir söylediği şeye ne çok şey söylemek istemiştim. Oysa ne çok cümlemi susturmuştum, konu o olduğunda...


Ama tüm bunların yanında, tüm susturulan cümlelerin yanında, bir sesli cümlem var ise o da karşımda bir ayna var gibi hissediyor oluşumdu. Sanki yansımam gibiydi ama aynı zamanda değil gibiydi de. Hatta şey gibiydi aslında, gizli ikizim. İşte bu, her şeyi mantıkla izaha yeter en makul seçenek olabilirdi. Yahut özünde bir ifade daha vardı ama dedim ya, bazı cümlelerimi susturmuştum ben...


Diyorum ya, her şey çok garipti.

Her şey çok benzerdi.

Her şey çok tesadüfün üzerindeydi...

Tesadüf de neydi ki zaten, tefavuklar var iken?


Mesela, "Di mi?" diye soruşuma nasıl "Di." diye cevap verebilirdi?

Mesela, nasıl iki aynı burçtan olabilir ve bu kadar benzeyebilirdik?

Mesela, tüm bu hayatım boyunca onunla yakaladığım uyumu; bu zamana kadar hayatıma giren hiçbir insanla nasıl yakalayamamış olabilirdim?

Mesela, nasıl beni bu kadar anlıyor olabilirdi?

Mesela, onunla olan muhabbetlerimiz nasıl hiç bitmeyecek gibi hissettirebilirdi?

Mesela, bu kadar kısa sürede birbirimize nasıl bu kadar iyi gelebilmiştik?

Sorular ve sorular...

Mantık ile izah edilemeyecek, cevapsız sorular...


Zaman akıyordu, zaman geçiyordu. İki hafta bir günü aşmıştık çoktan. Bir şeyler olup bitiyordu ama zihnim sanki tüm bu olan bitenin idrakine henüz varamamış gibiydi. Beynimdeki akış hızı ile gerçek hayattaki akış hızı çok tutarsızdı. Üstelik onu uzun zamandır tanıyor gibi hissedince, zaman algısı bende tamamen kopmuştu. Sahi, zaman neydi? Kime ve neye göreydi? Her şey karışmıştı! Zihinler ise hep karışıktı zaten...


Ona da demiştim, benim ayarlarım açıkça bozulmuştu! Ve bunun suçlusu ise tamamen oydu. Süreç zordu, düşünceler çoktu, arada yorulmuyor ve kaygılanmıyor değildim. Ama tüm bunlar içerisinde onunla etmiş olduğumuz o büyülü muhabbetler, beni sakinleştiren tek şey gibiydi. Keza onun için de öyleydi. Ve daha büyüleyici olan bir şey varsa o da; onun yüzünden hissettiğim stres, gerginlik ve yorgunluğu ona açıkça ifade edebiliyor oluşumdu. Ona karşı en başından beri dürüst olabilecek rahatlığı bana vermiş olmasının etkisi ise yadsınamazdı.


Nihayetinde, zaman geliyordu ve geçiyordu. Biz ise bu sırada mevcut süreç yüzünden hissettiklerimizi yine birbirimize anlatıyor, sonra birbirimizi sakinleştiriyorduk ya; sanki kainat siz olmuşsunuz diyordu. Ama iki hafta bunu izaha yeter miydi, işte bu düşünce hep kafamı kurcalayan bir şeydi. Lakin velakin, her şeyi yaşayıp görecektik ve bu sorumun da bir cevabı vardı ama ben o cevabı yine susturmuş gibiydim... Susturmadığım bir gerçekliği daha dile getirebilirdim ve o da şuydu; onun neden olduğu hislerde ona gidebilmek fazla güzeldi, fazla özeldi...


O, güzel bir adamdı. Bunu ona da söyledim. Bazen benim de ayarlarım kaçabiliyor tabi. Ve böyle anlarda öyle mutlu oluyor ki, o mutlu olunca da benim yüzümdeki gülümseme hiç silinmiyor.


Sahi, onu nasıl bu kadar mutlu etmiştim ben?

Sahi, beni nasıl bu kadar güldürebilmişti o?


Ve tüm kelimelerin, tüm cümlelerin, tüm hislerin ve tüm düşüncelerin dışında; özünde her şeyi izaha yeter bir cümle vardı aslında;


"Bir gün bakmıştım ve gelmişti."

07.12.2023


Comments


Hakkımda

WhatsApp Image 2024-07-26 at 10.17.38.jpeg

İnsan dediğin, esasen bir puzzle parçasını oluşturan kişiliğinin; her bir parçasını öncelikle özenle tanımalı. Ardından o parçaların kendisinin bir parçası olduğunu bilerek onları kucaklamayı öğrenmeli. Böylece, her bir parçanın esasen bir resmi oluşturmak için ne derece öneme sahip olduğunu görmeli ve yine her bir parçanın hayatındaki varlığını korumayı amaç edinmeli. Ve işte burası da benim bir puzzle parçam ve çok daha ötesi... Çünkü yazmak, bir hayatta kalma meselesi... Her hal ile yazmak ise ondan çok daha ötesi...

Kategoriler

Zaman Akışı

Abone olun;

Abone Olun!

Abone olduğunuz icin teşekkürler...

© 2022 by Herhalile

bottom of page