"Bu şehir."
- Feyza Nur SAĞLAM
- 14 Ara 2022
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 30 Tem 2024
Yoruldum. Bu şehrin bu karamsar havası, kimsesiz gibi hissettiren bu şehir tüketti beni. Dağıttı. Binlerce parçaya ayrılmaktan korkar hale geldim. Hangi noktada tamamen dağılacağımı merak eder ve bekler hale geldim. Yordu işte. Bittim. Tükendim. Bu şehir bende bir ben bırakmadı.
Bu şehir... Binlerce kez dediğim gibi, ne kalabildiğim ne de gidebildiğim bu şehir...
Kaçmak korkakların işidir dedim kendime. Kaçarsan, aklın geride kalır, sevdiklerin yarım kalır dedim kendime. O yüzden de kalmayı seçtim... En nihayetinde, bu şehirde kalan bendim. Benim kararımdı bu kalış... Fakat bu seçimin sonucunun böyle olacağını, böyle ağır olacağını, o zaman bilmiyordum. Sen güçlüsün, sen baş edebilirsin, sevdiklerini yalnız bırakamazsın dedim kendime. Bırakamazdım da. Ve kaldım bu şehirde işte, kalakaldım.
Şarkıdaki gibi "Kalakaldım kışın ortasında yine, yine aldandım sonunu bile bile..."
Ama yalnız kaldım bu şehirde, ziyadesiyle yalnız kaldım. Kimsem yok gibi bu şehirde. Bunu öğreneli uzun zaman oldu ama hala ve bazen iyileşmemiş bir yara gibi kendini hissettirebiliyor. Başka şehirde de kimsem olmaz belki ama , "kimsem olabilecek iken olmamayı seçen" kişiler olmazdı orda en azından. İşte buna emindim...
Ve şöyle bir gerçek vardı ki,
"O burda kalmayı seçtiği için burdaydım ben."
Bu cümleyi az önce onun yüzüne de söyledim. Tam da biraz önce...
Huzuru özledim, biliyorum o da özledi. Ama bu şehirdeki insanlar, huzur nedir bilmiyor ki. Daha doğrusu;
"Bu şehirdeki insanlar, huzuru sevmiyor."
Sevmiyorlar işte. Başka açıklaması yok bunun. Yoksa biraz huzuru niye çok görsünler hem kendilerine hem de bize? Bariz olan bir şey varsa, o da onların kaosu seviyor oluşu...
"Bu şehrin insanları, kaostan besleniyor sanki."
Yanlış anlaşılmasın, şehrin tüm insanları hakkında bir yorum yapmak değil derdim. Tüm şehri yaftalayacak kadar akılsız yahut gözü kör veya saygısız biri de değilim. Derdim kimseye hakaret etmek de değil. Benim derdim, bu şehirden kaçıran insanlarla...
"Bu şehirden kaçıran ne çok insan var!"
Oysa tam benlikti bu şehir. Bu şehir, ben'di oysa. Gökyüzü'nü sevdiğim bu şehir...
Sana sesleniyorum,
"Bu şehir." .
Senin de bir suçun yok gerçi. Senin ne suçun var ki? Senin havan, senin suyun, senin dağın, senin bayırınla değil ki derdim...
Ah. Ne kötü bir insan oldum ben. Yahut, bu şehirde kalarak ne kötü bir insan oldum ben!
Özür dilerim bu şehir. Senin hiçbir suçun yok oysa. Ama anla beni. Ben sen'de yaşayamıyorum bazen. Boğulur gibi oluyorum. Nefes alamıyorum. Senin havan yetmiyor bana. Senin yürüme yolların dağıtamıyor zihnimi. Senin gökyüzü'n bir gülümseme oturtamıyor yüzüme artık. Senin sularının sesi, dindirmiyor düşüncelerimdeki akışı. Olmuyor be, "Bu şehir.", olmuyor... Sakin kalamıyorum bu şehirde ben. Ben, "ben" olamıyorum sen'de iken...
Ve olacak bir şey de yok. Çünkü sana da söyledim,
"Burda kalmayı seçen, bendim."
コメント