Yedinci Adım
- Feyza Nur SAĞLAM
- 29 Nis
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 dakika önce

Bir zamanlar "İnsaf et Anna, gidelim buradan." diyen benliğim, sadece gitmeye odaklanmış elbet. Yol nedir, nasıl gidilir, gidince ne yapılır vb soruları ise hiç düşünmemişti. Tek bildiği, gitmesi gerektiğiydi. Tek gördüğü, orada daha fazla kalamayacağıydı. Oysa uzun süre dayanmıştı o şehre. Oysa" Gidilmesi gereken bir zaman varsa o da işte şimdidir." diyen ne çok anı aşmıştı o. Beklemişti, Beklemişti, Beklemişti. Bahaneler dizmiş ve özlemler biriktirmişti. Ardından o özlemleri kucağına alıp o şehirde kalmayı seçmişti. Sonra bir gün, başka özlemler gelmişti kalbine ve kalbi onu o şehirden alıp götürmüştü. Oysa ne çok an vardı o şehirden gidebilecek. Ama tutup da bir kalp meselesini seçmişti o. Gitmeyi seçmişti. Yol neresiydi derseniz, kalbi derdi. Attığı adımların ise farkında değildi, tek bildiği elinden tutan adamla her yere gidebileceğiydi. Nasıl gideceğini hiç düşünmüş müydü derseniz, tek inandığı o adamın kaygılarını susturacağıydı. Gidince ne yapacağı ise başka bir soru iken, o sadece adımlıyordu. Susmayan zihni fakat durmayan adımları ile... Bir adım, iki adım, üç adım, dört adım, beş adım, altı adım ve yedi adım. Evet gitmişti o işte. Kendine mi insaf etmiş, kalbi mi ona insaf etmiş yahut o mu kalbine insaf etmiş bilinmezdi. Ama gitmişti işte. Tek bildiği gitmesi gerektiğiydi ve gitmişti... Bir adım, iki adım, üç adım ve yedi adımda...
Yedinci adım. Gittiğini haykıran adım bu muydu yoksa altıncıda da hissetmiş miydi gitmiş olduğu gerçeğini? Peki beşinci adım? Onun da hatrı kalmasındı elbet. Dörtte ise elbet gitmiş olduğu gerçeği ara sıra yüzüne çarpıyor olsa gerekti. Üç mü? Ah o tam da bir düzen oluşturma adımı olsa gerekti. İkinci adım bir hayal ise eğer, birinci adım da rüya olsa gerekti. Ama yedi? İşte o tek ayak üzerinde beklesindi...
Çünkü gitmişti. Gerçekten gitmişti...
Comments