"Ellerime bak, karmakarışığım."
- Feyza Nur SAĞLAM
- 3 Ağu 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Eyl 2024
Hayat hep bir düzen sağlama telaşları içerisinde geçiyordu. Ama baki kalan düzenler ise elbet vardı. Sanki sistemin kilit noktaları varmış ve onun dışındaki noktalar ise sürekli değişime uğruyormuş gibiydi. Kilit noktalar ise dokunulmazdı. Fakat dokunulmazlığın kaldırılabildiğini ise elbet biliyorduk. Ve şimdi o noktadaydım işte, kilit noktalarımı kendi elimde değiştirdiğim noktadaydım...
Alışkın olduğun bir düzen varken, kendini bildin bileli bir düzen içerisinde var olmuşken; yeni bir düzen inşa etmeye karar vermek zor değildi. Zor olan, değişime ayak uydurmaktı. Değişimin akışında kapılıp gitmeye izin vermekti. Dahası, yeni düzen içerisinde doğacak olan yeni benliğine dahi izin vermekti...

Ben neyden mi bahsediyorum?
EVLİLİKTEN!
Gerçekten, zor olan karar vermek değildi. "Evet" demek zor değildi mesela. Onun elini sımsıkı tutmak, onu kalbine almak hiç zor değildi. Ama değişim zordu. Gitmek zordu. Düşünceler çoktu. Delilsiz korkular ise kaygıdan başka bir şey değildi.
"Ne yapacağım? Yapabilecek miyim? İyi olacak mıyım? Mutlu olabilecek miyiz?" vb. soruların birçok türevi eklenebilirdi. Beyinlerimizin fazla mesaiye kalışları, yabancı olduğumuz bir şey değildi ama bu köklü değişim, çok yabancı olduğumuz bir şeydi. Belki o gözümde hiçbir zaman bir yabancı olmamıştı, belki yeni evimi bile hiç yabancılamamıştım ama bu değişim... Bu değişiklikler benim için bir bilinmezlik yumağını avuçlarımda sürekli döndürmek gibiydi. Ve avuçlarımın ortasına kendi elimle koyduğum bu yumağı çözmek ise benim için zordu ama avuçlarımdan tutan onun varlığı, o karışık yumağı dahi biran olsun görünmez kılabilecek bir güçteydi. Çünkü biliyordum, o yumak tamamen gitmezdi. Ve bu benim normalliğimdi...
"Sahi, zaman git gide yaklaşıyor. Nasıl hissediyorsun?" diye bana soruşu ise, avuçlarımı ona uzatmamla sonuçlanmıştı mesela. "Ellerime bak, karmakarışığım." demiştim ya ona, bunu söyleyebilmek bile beni bir nebze olsun hafifletmişti. Ama dedim ya, şimdilik o yumak benim normalimdi. Fakat içimdeki karmaşayı onunla paylaşabilmek ise yegane tesellimdi.
Korkuyordum ya! Her şey değişirken korkmak ise elbet başka bir normallikti. Yaşadığın şehir, işin, evin, birlikte yaşadığın insanlar değişiyordu. Doktorun, eczanen, terzin, kitapçın, fırının bile değişiyordu. Her şey değişiyordu. Alışkın olduğun düzen akışındaki tüm kilit noktaları değişiyordu... Ve bu kilit değişimler noktasına varınca görünür kılınan korkuları artık görmemek mümkün değildi. O korkular ise bilinmezliğin yumağındaki sisten başka bir şey değildi aslında. Geleceği göremiyorduk ve bu görünmezlik de gözümüzü korkutuyordu galiba. Arada o sisin dağıldığı noktalar elbet vardı ama her şey, görüşün netleşmesini seçmek ve seçmemek üzerine kuruluydu. Sisin dağıldığı noktalar mı daha fazlaydı yoksa sisin baskın olduğu noktalar mı? Cevaplar hep bizdeydi. Ve belki, cevaplar da hep bir seçimdi...
Ve şimdi, o noktada iken; kilit değişimler noktasında iken, benim seçimim neydi?
Son Yazılar
Hepsini Görİnsan, sevdiği adamla evlenince ve hayatında yeni bir aşamaya varınca; geri kalan her şey gitti sanıyor. Geçmiş, geçmişin etkileri, artık...
Comments