top of page

Yıldızlara Bak!

  • Yazarın fotoğrafı: Feyza Nur SAĞLAM
    Feyza Nur SAĞLAM
  • 16 Nis 2023
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 30 Tem 2024


Şehir merkezinden uzakta, bir dağın tepesinde ve karanlığın ortasında; burnumu tıkayıp nefes almamı zorlaştıran fakat vazgeçilmesi zor havayı soluyorum. Gecenin o vaktinde, hiçbir adım atmadan, sadece bulunduğum yerde olmanin tadını çıkarıyorum. Ânı içime çekiyorum sonra. Gözlerim ise gördüğü iki ışığa kayıyor sadece; bir gökyüzüne, bir de karşıdaki manzaraya...


Sahi, bizler şehrin ortasında yaşarken yıldızları nasıl unutabiliyorduk? Yıldızları görmeden nasıl yaşamışım ben?! Nasıl da uzun zaman olmuş, gece vakti bakışlarımı gökyüzüne takmayalı...


Diğer açıdan ise, bir şehre uzaktan bakmak ne güzelmiş! Her evin sadece bir nokta gibi parlaması ve karanlığın ortasındaki o teker teker dizilmiş parıltıları izlemek, ne de güzel imiş! Sahi, bizler şehre uzaktan bakmayı da bilmiyorduk, değil mi? Ne de uzun zaman olmuş, bakış açımızı genişletmeyeli...


Kendi köyümüzü sevmeyişim ve bir bağ kurmayı reddedişim, arada bir yolumun düştüğü diğer köy ve benzeri yerlerde bir aydınlanma yaşamamı sağlıyor. Nerede yaşadığımı, nasıl yaşadığımı hatırlatıyor tekrar bana. Ve ben düşünüyorum;


Özünde, ilk insanlar olarak doğada yaşayan bizler; binaların arasına girdiğimizde bir uyum sağlama telaşı içerisine düşmüş olmalıyız. Özgürlüğe, gökyüzüne, temiz havaya alışkın olan benliklerimiz; sıkış tıkış, gökyüzünü görmeyen ve kirli havaya sahip bir yaşama geçince, afallamış olmalı. Belki bir süre uyum içerisinde yaşamışızdır lakin, sanki özümüz hep o ilk yaşamı arar gibi... Sanki o doğada yaşamak denilen arzu, hep içimizde var gibi... Belki şehir hayatına kapılıp gidiyoruz, belki çok hızlı yaşıyoruz ve unutuyoruz bunu bazen. Ama arada bir gelen ruh daraltılarımızın bir sebebi de bu olsa gerek işte; yani özümüzden uzaklaşmak...


Oysa ne sınırlı bir bakış açısı idi, şehirde yaşamak. Bir dağın tepesindeki havayı soluyup uzakta kalan şehre bakmak; şehir merkezindeki bilmem kaç katlı binada bulunan evinin balkonundan etrafa bakmaya benzemezdi. Bizler, balkonu da bu yüzden icat etmiş olmalıydık ama anlayamamıştık ki, konu balkon değildi. Balkon bize yetmezdi ki! Issız bucaksız yerlere aşina zihinlerimiz; karşı binaları gören balkonları ne yapsın idi?! Yetmezdi bize, balkondan bakışlar. Bize, bir dağın başından etrafa bakışlar gerekliydi... Uzun uzun bakışlar, araba sesi duymayışlar, sessizliği soluyuşlar ve karanlığa sığınışlar gerekliydi bize! Sonra ise düşünceler gerekliydi bize, uçsuz bucaksız düşünceler... Ardından bir tutam daha göğe bakış ve yıldızların altında hayal kuruşlar gerekliydi bize!


Ve özünde, kendimize dönüşler gerekliydi bize aslında. Bunu ise şehirde yapmak zordu. Çünkü şehir hayatı koşuşturmaca demekti, aksiyon demekti, kendini unutmak demekti. Düşünmeden yaşamak demekti. Hız demekti... Ama doğa öyle değildi. Doğa, sakinlik demekti, yavaşlamak demekti, sessizlik demekti, düşünmek demekti... Yani, kendine dönmek için de en uygun yerdi...


Biliyorum, yaşam stilini değiştirmek zordu. Şehir hayatının getirdiği rahatlıklar ve imkanlar zaten tartışmasızdı. Ama bazen, arada bir de olsa; en azından özümüze, kendimize dönmek için; şehirden uzaklaşmak gerekliydi. Kendimizi unutmamak için gerekliydi bu! Yıldızları görmek için bile gerekliydi hatta! Canım yıldızlar...


Kendime not;

O gecede, yıldızları, yıldızlara nasıl baktığını, yıldızların sana kimi hatırlattığını unutma.

Ve yıldızlara bakmayı da...


Şarkı önerisi ise yine yıldızlarla ilgili olsun.

Yaşlı Amca/Yıldızlara Bak

"Sonuna geldik

Çocuk aklı ermez hiç

Her ayrılığa

Görmez olmasın gönül, unutmasın hikayeyi

O ahşap yazlık evi

Rengi gözlerinden of kokusu rüzgarından

Yüzer miyiz?

Dediğin denizin kumsalından

Şimdi bak ne uzak küstüğümüz baharlar

Adını kazıdığım masum ağaçlar

Yıldızlara bak, biz küçüktük

Demez miydin hep sevdikçe büyürsün

Gözlerini kapat biz büyüktük

Birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük

Ve geçti zaman

Eridi sevdam

Bi' tekne vardı senin bizim olsun dediğin

Geceleri gizlice çıkardık güverteye

Gün geçtikçe yüzüne bakmaz oldun

Hani nerde o, hani nerde o

En azından seni bana hatırlatır

Rengi gözlerinden of kokusu rüzgarından

Yüzer miyiz?

Dediğin denizin kumsalından

Şimdi bak ne uzak küstüğümüz baharlar

Adını kazıdığım masum ağaçlar

Yıldızlara bak, biz küçüktük

Demez miydin hep sevdikçe büyürsün

Gözlerini kapat biz büyüktük

Birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük

Yıldızlara bak, biz küçüktük

Demez miydin hep sevdikçe büyürsün

Gözlerini kapat biz büyüktük

Birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük

Ve geçti zaman

Eridi sevdam"



Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Hakkımda

WhatsApp Image 2024-07-26 at 10.17.38.jpeg

İnsan dediğin, esasen bir puzzle parçasını oluşturan kişiliğinin; her bir parçasını öncelikle özenle tanımalı. Ardından o parçaların kendisinin bir parçası olduğunu bilerek onları kucaklamayı öğrenmeli. Böylece, her bir parçanın esasen bir resmi oluşturmak için ne derece öneme sahip olduğunu görmeli ve yine her bir parçanın hayatındaki varlığını korumayı amaç edinmeli. Ve işte burası da benim bir puzzle parçam ve çok daha ötesi... Çünkü yazmak, bir hayatta kalma meselesi... Her hal ile yazmak ise ondan çok daha ötesi...

Kategoriler

Zaman Akışı

Abone olun;

Abone Olun!

Abone olduğunuz icin teşekkürler...

© 2022 by Herhalile

bottom of page